30 Haziran 2014 Pazartesi

Sait Faik Abasıyanık Müzesi

Sait Faik Abasıyanık

"Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan,ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.
Hişt hişt!
Hişt hişt!
Hişt hişt!"

Sait Faik Abasıyanık'ın hikaye kahramanları
Hepimizin üzerinde çok emeği olan Edebiyat öğretmenimiz Perihan Ergun'u lise arkadaşlarımızla Burgazada'da ziyaret ettik. 

45 yıl sonra Perihan Ergun ve öğrencilerileri
Burgaz'a gidince hikayelerini çok sevdiğim Sait Faik Abasıyanık'ın Müzesine de gittik. Bu Müze'ye daha önce de gelmiştim fakat onarımdaydı, içeri girememiştim. Müze 4 yıl süren bir onarımdan sonra  2013 yılında ziyarete açılmış. 

Müze girişi
Hişt hişt

"Bir insanı sevmekle başlar herşey.. "
Sait Faik Abasıyanık (1906-1954) öğrenim hayatından sonra "yazı yazmayı iş saydığı için başka iş yapmamaya karar vermiş" ve hikayeciliği meslek edinmiş.

Eserlerinde bireyin toplum içindeki sorunlarını irdeleyen yazar, şehirli alt sınıfın hayatlarını yazmış, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlatmış. İnsanların yaşama biçimlerini , isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek insanı ele almış.
Sait Faik ve arabacılar
Soldan Efser Berk, Sait Faik Abasıyanık,Münevver Andaç, Peride Celal ve Nazım Hikmet       (Foto:Vedat Günyol)


Yemek Odası
Babasının 1939 yılında ölümünden sonra, onun bıraktığı gelirle annesinin Burgaz adasındaki evinde yaşamış ve 47 yaşında vefat etmiş. 

Yatak odası

Çalışma masası

Okuyucusu
Annesinin 1963 yılında ölümünden sonra  Burgaz adasındaki ev müze haline getirilmiş.

Nüfus



Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havuz Başı, Son Kuşlar, Alemdağ'da Var Bir Yılan, Az Şekerli, Tüneldeki Çocuk, Mahkeme Kapısı, Havada Bulut, Kumpanya, Kayıp Aranıyor, Medarı Maişet Motoru, Birtakım İnsanlar...

Müzeden bakış
Doküman odası
Bahçe'de Sait Faik'e mektuplar
Bahçede asılı mektuplar
Müze ücretsiz geziliyor. web sitelerinde (saitfaikmuzesi.org/ ) yaz aylarında Pazartesi ve Salı günleri kapalı olduğu yazıyor. Burgazada'ya gittiğinizde bu usta Türk hikayecisinin evini ziyaret edin. 

28 Haziran 2014 Cumartesi

Balkanlar Gezisi 6. Gün (22-29 Ağustos 2010)

6. Gün (Cuma) Ohrid Gölü (Makedonya)- Tiran (Arnavutluk)-Podgorica (Karadağ)


Seyahatlarda hep yaptığımız gibi erkenden kalktık, sahile inerek oteli ve çevreyi fotoğrafladık. Ohrid Gölüne vakitsizlikten bir kez girebildik. Biraz Ohrid'in gölgesinde kalmış Struga'da iki akşam halkın gezindiği  nehir kenarına biz de gittik, onlarla kafede oturduk. Burada insanlar belli ki mütevazi koşullarda yaşıyorlar fakat hepsi güler yüzlü, yardımsever ve neşeliler.  Marka giysileri ve AVM'leri yok ama galiba bunlara sahip olanlardan daha mutlular. Ben Ohrid ve Struga'yı çok sevdim.


Sabah tenhalığı
Böyle de mütevazı

Fiyatlar hakkında bilgi (2014'de 1 €= 62 Makedon Denarı)
Sessizlik



Kara Drin
Struga'da otelimiz
Bugün, yıllarca hep kapalı bir ülke  olan ve çok merak ettiğimiz Arnavutluk'un başkenti Tiran'a gidiyoruz. Bu gezimizde çok sayıda sınır geçtik. Genellikle sınırlar problemsiz geçildi. Fakat yoğunluk durumuna göre bazen beklenildiği de oldu.

Tiran'a yaklaşınca Enver Hoca zamanından kalmış bunker'leri görüyoruz. Olası saldırılara karşı halkı korumak için betondan yapılmış olan bu sığınaklardan Arnavutluğun her tarafında 600 binden fazla olduğu söyleniyor.
Bunker (Sığınak)
Tiran'a doğru
1908’de Osmanlı toprağı olan Arnavutluk’da dünyaya gelen Enver Hoca, 41 yıl aralıksız iktidarda kalmış. Kruşçev döneminde  tüm ülkelerle ilişkisini kesmiş, kendine yetme politikası izlemiş. Kilise ve camileri kapatmış. 1985’te de Tiran’da ölmüş. Enver Hoca'ya ait heykellerin hepsi ortadan kaldırılmış. 1992 yılında Savaş Kahramanları Mezarlığındaki mezarı, yerel bir mezarlığa nakledilmiş.
 
İskender Bey Meydanından Enver Hoca heykeli kaldırılmış

 
Enver Hoca Heykelinin yerine kayıpları gösteren bu levha konmuş

 Tiran yolunda Arnavutluğun 2. büyük şehri Durres'ten geçiyoruz. Burası Adriyatik Denizi kıyısında bir sayfiye şehri. Durmadan Tiran'a devam ediyoruz. Yollarda eski Mercedes arabalar dolu, Arnavutluk sanki ikinci el Mercedes cenneti. 

Siyah Mercedes geçiyor, o kadar çoklar ki..

Otobüsten İskender Bey Meydanında iniyoruz. Meydanın ortasında, devasa boyutta atın üstünde Arnavutların ulusal kahramanı İskender Bey heykeli var. Emathia prensi Gjon Kastroti’nin oğlu olan (Gjergj Kastroti ) İskender Bey, Edirne'de  II. Murat’a rehin olarak verilmiş, Müslüman olmuş ve içoğlanı olarak yetiştirilmiş. İskender ismini kendisine  II. Murat vermiş. Daha sonra Osmanlı ordusundan kaçmış, 1444 yılında Arnavut Ligini kurmuş, tekrar Hıristiyan olmuş.  Yaşamının sonuna kadar Osmanlı’ya karşı direnmiş ancak ölümünden sonra Arnavutluk 400 yıldan fazla süren Osmanlı egemenliği altına girmiş.
İskender Bey Heykeli

İskender Bey Meydanı
Meydanda düzenleme yapılması nedeniyle her yer kazılmış durumdaydı, meydanın çevresinde devlet binaları, opera gibi büyük yapılar vardı.      

Rahibe Tereza her yerde







Kilise
Meydandaki Ethem Bey Camisi 1793 yılında dönemin valisi Ethem Bey tarafından yaptırılmış. Girişte kendisinin ve eşinin mezarları var. Enver Hoca zamanında yüzlerce cami yıkılmış, burası yıkılmamış, müze olarak kullanılmış. 1991 yılında tekrar ibadete açılmış. Caminin hemen arkasındaki saat kulesi de Ethem bey tarafından yaptırılmış.
          

Ethem Bey Camisi ve inşaatlar

Halk Otobüsü
Gençler

Evler evler


Tiran'da kaldığımız süre çok azdı. Hatta tur yolcuları öğlen yemeği için bir lokantaya gittiler, biz bu süreyi hiç olmazsa meydanı ve çevresini biraz daha görebilmek için kullandık. Tur otobüsü bizi sözleştiğimiz gibi  Ethem Bey Camisinin önünden aldı. Bu kadar kısa sürede bir şehir hakkında fikir sahibi olmak zor fakat gördüğümüz kadarı ile yaşam koşulları Tiran'da yaşayanlar için oldukça zor.

Artık konaklayacağımız Karadağ'ın Podgorica şehrine gidiyoruz.