20 Eylül 2014 Cumartesi

Yunanistan Gezisi (Kalambaka-Kavala) (17-24 Ağustos 2014)


  
Kalambaka (Kalampaka)

23 Ağustos 2014  (Cumartesi)

Sabah 08.30'da Kalambaka'ya hareket ettik. Artık bizim ders çalıştığımız yerler bitti, rehber nereye götürürse oraya gideceğiz. Atina- Kalambaka arası 348 km. Lamia ve Trikala yolu üzerinden yaklaşık 4 saatlik yolculukla Kalambaka'ya geldik. Burası çok küçük bir yerleşim, bir tane ana caddesi var, turistleri buraya getiren ise Meteora Manastırları. Bunda ne var her yer manastır denilebilir ama bu manastırlar yerden en az 300 m. yükseklikteki kaya tepelerine 11. yy da yapılmış. Çok etkileyici bir manzara. Fotoğraf karesine bütün kaya tepelerindeki kiliseleri sığdırmak mümkün değil.                 

Holy Monastery of Grand Meteoron


İç denizin çekilmesi ile bölgede  tepeler oluşmuş, keşişler 9.yy.'da ilk önceleri tepelerdeki mağaralarda inzivaya çekilmişler, sonra 11.yy. da bu manastırları kayaların tepelerine inşa etmişler. İnsanın aklına gelen ilk düşünce nasıl yapmışlar, gerçekten de tam kayanın üstüne oturtulan bu manastırların etrafında hiç boşluk yok, kaya üstünde ne kadar yer varsa tam o alana manastır yapılmış. Yukarılara nasıl herşey taşınmış?..

Bir başka tepedeki manastır

Şu anda merdivenlerden çıkılıyor, eskiden herşey file ile yukarı çekiliyormuş; keşişler ve eşyalar...Sonradan basit bir teleferik de yapmışlar. Zaten meteora gökyüzünde asılı demekmiş. Gerçekten de hele geceleri ışıklar yandığı zaman karanlık kayanın üstünde sanki yıldızmış gibi gözüküyor. 

Kulenin tepesinde yukarı çıkmak için kullanılan file duruyor
Yıldız gibi

Teleferik (internet)
Önceleri 24 adet olan manastır sayısı, günümüzde 6 adet., 2 manastırda rahibeler, diğerlerinde rahipler kalıyormuş. Manastırlarda 10 ila 20 arası rahip veya rahibe  yaşıyormuş. Biz burada en büyük manastır olan Holy Monastery of Grand Meteoron'u ziyaret ettik. ( giriş 3 €) 290 basamak çıkarak manastıra ulaşılıyor. Diğer manastırlar da ziyarete açık.

290 basamak

Az kaldı ha gayret

Kayalar oyularak geçiş sağlanmış

Erkeklerin şort, kadınların askılı elbise, şort hatta pantolonla girmeleri yasak diye yazıyordu kapıda, ben pantolonla girdim kimse bir şey demedi. Kapıya etekler koymuşlar, bele bağlanıp giriliyor. Rehberin anlattığına göre Osmanlılar  camileri mecburen bu manastırların altına düzlüğe yapmak zorunda kalacakları için Kalambaka'ya hiç yerleşmemişler.


Ziyaret saatlerinde rahipler ortalıkta dolaşmazlarmış, sadece görevliler var. Manastırda  mutfak, ambar, kilise ve mezar odası görülebiliyor.


Şarap yapımı
Üzümler sıkılıyor
Kilise (Kilisenin içinde fotoğraf çekmek yasaktı)







Manastırdan görüntü
 Mezar odası; manastırda ölenleri aşağıya indirmek zor olduğu için buraya gömüyorlarmış, kayada mezarlığa yer olmadığı için ölenlerin bir süre sonra kemikleri toplanıp bir kenara koyuluyormuş, yeni ölenlere yer açılıyormuş böylece. Bu uygulama halen de devam etmekteymiş.

Manastır sakinleri

Burada  rahiplerin yaşadığı binalar da var. Rahipler mutlaka bizim gibi gürültücü turist gruplarından şikayetçilerdir. Ama turistlerin gelir getirdikleri de bir gerçek...

Rahip Evleri
Başka bir tepede daha küçük bir manastır
Manastır'dan otobüsümüz ile kalacağımız otele geldik, bahçedeki yüzme havuzuna girdik, biraz dinlendik. Otel merkeze çok yakın, yürüyerek bu küçük yerleşimi dolaştık.  Kafeler, hediyelik eşya dükkanları, restoranlar...Ama esas manzara hep kayalar ve tepelerindeki manastırlar.. Kalambaka'ya daha geniş bir sürede gelip, bu manastırları tek tek dolaşmak ilginç olabilir.
 
Merkezden kayaların görünüşü
Kalambaka merkez
Kalambaka'da olduğumuz için Yunan kahvesi yoksa Türk kahvesi bu..
Bir gece konakladığımız Dıvanı Meteora Hotel

Otelin havuzu
Akşam otelin balo salonunda düğün vardı, herkes süslenmiş düğüne gelmiş, kapıdan biraz seyrettim, çok güzel Yunan müziği eşliğinde gelin damat ve yakınları oynuyorlardı. Yunan düğünü de görmüş oldum.

 Kavala

 24 Ağustos 2014  (Pazar)

Sabah 07.00 de yola çıkacağız. İstanbul'a 900 km. yolumuz var. Arada Kavala'da durup dolaşacağız. Kalambaka-Kavala arası 380 km. Öğlen saatlerinde sahil şehri Kavala'ya geldik. 70 bin nüfuslu güzel bir yerleşim burası. Merkezde otobüsten inerek turla birlikte eski şehir Panagia'ya Osmanlı eserlerini görmeye gidiyoruz. İlk önce Aziz Nikolai Kilisesini gördük burası 1530 yılında İbrahim Paşa adına Kanuni Sultan Süleyman tarafından cami olarak yaptırılmış. 1926 yılında minaresi kısaltılarak çan kulesine dönüştürülmüş. 

Aziz Nikolai Kilisesi
Yol üzerinde çok güzel Türk evleri gördük.  Fakat içlerinde yaşayan Türk azınlık yok. Evlerin manzaraları çok güzel..







Kavalalı Mehmet Ali Paşa  (1769-1849) burada doğmuş, Mısır Valiliği yapmış, Osmanlı'ya karşı baş kaldırıp kendi hanedanını kurmuş.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa İmaretine geldik. Burası 18 kubbeli, 2 medrese, 2 mescit ve 1 imaretten oluşan bir kompleksmiş.  Mısır Hükümeti burayı satın almış ve halen butik otel (İmaret Hotel) olarak kullanılıyormuş. İçeri girmeye izin vermiyorlarmış. Dışarıdan fotoğrafladık.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa İmareti Kapısı
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın otel girişindeki fotoğrafı (Dışardan çektim)
İmaretten sonra çok yakındaki Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın heykeli, evi ve Ekklisia Kimisi Theotokou kilisesi olan küçük meydana geldik. Burası deniz seviyesinden yüksek olduğu için güzel Kavala manzarası da var. Rehber artık serbest zaman verdi. Biz tekrar aynı yoldan etrafı seyrederek döndük. Aslında buradan kaleye çıkıp Kavala manzarası izlenebilir ama bizim zamanımız yok.

Ekklisia Kimisi Theotokou kilisesi
Yunanlılar Kavalalı Mehmet Ali Paşa'yı sevmişler, heykelini yapmışlar








Serbest saatte yeni şehir taraflarını biraz dolaştık. Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan su kemerlerini  dersimizi çalışmadığımız için göremedik, rehber de söylemedi bir şey.. Halbuki kıyıya çok yakın bir konumdalar. Burdan çıkan sonuç, ders çalışmadan hiç bir yere gelmeyeceksin..

Rehber,  saat 3'de (15.00'de) otobüsden indiğimiz yerde hazır olalım dedi. Biz de saatinde buluşma yerine geldik. Otobüsün her hareketi öncesi  rehber yolcuları sayıyor, tek başına seyahat eden 60-65 yaşlarında bir kadın yolcu eksik. Şimdi gelir diyerek başlayan bekleme faslı uzayınca rehber, şoförler, gruptaki gençler etrafa dağıldı sokak sokak kadını arıyorlar, gecikme 1 saate yaklaşınca herkes endişelendi polis ve hastanelere telefonlar  açıldı.  Tam 1 saat sonra saat 16.00'da  kadın geldi, 3 saat sonra burada buluşuruz diye anlamış. Neyse gene de hastane falan uğraşmadan olay 1 saat gecikme ile sonuçlandı. Grup ile yolculuk yapmanın sıkıntıları...



Balkonlu otel çok hoşuma gitti, manzarası güzel
Kavala Kale
Kavala çıkışında rehber otobüsü yol üzerindeki Kavala kurabiyesi satış yerinde durdurdu, otobüs kurabiye kutuları ile doldu. Alınan kurabiyeler gerçekten çok taze ve güzelmiş. Türkçe web siteleri de var. (www.chrisanthidis.gr)  

Yolumuz uzun, Türklerin yaşadığı  İskeçe (Xanthi)  ve Gümülcene (Komotini) içinde arabadan inmeden dolaştık. Otoyol üzerindeki Türk köylerini de uzaktan gördük. Camisi olan köyler Türk köyleriymiş. Yakın zamanlara kadar Türklerin evlerini inşa ederek genişletmelerine  izin verilmiyormuş. AB katılımı sonrası izin verilmeye başlanmış. Rehberimiz de Gümülcene' de doğmuş ve üniversiteyi burada bitirmiş, ailesi halen Gümülcene'de oturuyormuş.

Cami var öyleyse Türk köyü
Gümülcene de cami
Gümülcene'de anıt
Artık dönüş yolundayız. Gece oldu, Yunan sınırına geldik, Kipi sınır kapısındaki memurların nöbet değişimi nedeniyle 15 dakika kadar beklerken, free shop'tan alış verişler yapıldı. İçki fiyatları burada ucuz. Alış veriş için pasaport falan sormuyorlar. Bizim pasaportlar işlem yapılsın diye toplanmıştı, kimseye bir şey sormadılar. Bu arada burada sivrisinek saldırısına uğradık, ama nasıl ısırma, herkes otobüse kaçtı, sivriler de otobüse doluştu, bu sefer otobüs içinde mücadele başladı. Aman giderken sınırdaki sivrisineklere önlem alın..

İpsala'daki köprüden Türkiye tarafına geçer geçmez otobüste bir alkış koptu. Özlemişler ülkelerini tur yolcuları..Sınırda fazla beklemeden geçtik, yol yapım çalışmaları nedeniyle konvoy halinde dura kalka Tekirdağ'a geldik. Gecenin yarısı Tekirdağ köfte molasından sonra İstanbul'a evimize gece 3'de gelebildik. 2.800 km yaptığımız Yunanistan gezimiz böylece sona erdi.

Gezi Notları:

1- Selanik sayfiye şehri havasında, gidip 3-4 gün kalınabilir.
2- Atina tarih ve arkeoloji merakınız varsa mutlaka gidilmesi görülmesi gerek bir yer. Pire Atina'ya çok yakın (12 km) denize girmek için gidilebilir...Biz müze ve tanrıları ziyaret etmekten vakit bulup gidemedik.
3- Yunanistan'da lokantalar, kafeler turist kazıklama düşüncesi ile davranmıyorlar. Yemek konusunda hiç sıkıntı çekilmiyor, bizim bildiğimiz yemekleri onlar da yapıyorlar.. Lokantaların Türkçe menüleri bile var. Porsiyonları gayet büyük, herşey taze, leziz ve fyatları da diğer Avrupa şehirlerine göre makul.
4-Biz 17 Ağustos'da gittik. Çok sıcaktı, özellikle Atina'da güneş altında tarihi yerleri dolaşmak zor, müzelerde klimalar çok iyi çalışıyor. Belki ilkbahar ve sonbahar ayları daha uygun gezinmek için.
5-Yunanistan turizm olayını çoktan benimsemiş,turiste çok yardımcılar, konuştuğumuz, yol sorduğumuz herkes ingilizce konuşuyordu.. tezgahtar, polis, garsonlar, herkes...
6- Siesta'ları bana garip geldi, öğleden sonra 14.00'de banka veya iş yeri kapanır mı?
7- Eğlenmeye, yemeye içmeye çok meraklılar, neşe içinde eğleniyorlar, kriz falan hak getire...

Harcamalarımız: (2 kişi)

(1€ =2.88 TL)

ETS Tur       598 €      1.722 TL. (299 € x 2)
Müze              60 €
Yemek          150 €
Ulaşım            20 €
Hediye            60 € 

Toplam          888 €        2.557 TL

Bu gezinin toplam harcaması yaklaşık 900 € . (2 kişi)