9 Temmuz 2013 Salı

Paris Gezisi 4. Gün (03-09.10.2012)



06.10.2012 Cumartesi

İki günlük müze maratonundan sonra bu gün  yavaşlama kararı aldık, ne kadar uyarız bilmem. Sabah sanatçıların mekanı Montmartre bölgesine gitmek üzere gene erken yola çıktık. Bu bölge düzlük alana yayılan  Paris'de tek tepe. Yağış yok. Bu Paris havası bir garip, bir açıyor bir yağmur yağıyor. Metro aktarması ile Larmarck Caulaincourt istasyonunda indik. Gitmeyi hedeflediğimiz Sacre Coeur'un üst mahallelerinden gelmeyi planladık. O sokakları da görmüş olduk ama siz bizim gibi yapmayın. 2 numaralı metro ile Anvers'de inip fenikülere binin kilisenin hemen önünde inersiniz. Merdivenlerden de çıkmak mümkün.

Sacre Coeur 1870'lerde yapımına başlanan 1914 yılında tamamlanan bir Roma-Bizans kilisesi.  Tepelik bir alanda olması nedeniyle güzel bir Paris manzarasına da sahip.  Biz yukarı bölgeden geldiğimiz için merdivenlerden aşağıya inmedik. Halbuki kilisenin en iyi görüldüğü yer kilisenin aşağısındaki bahçeler, siz bir zahmet oraya inip fotoğraf çekin. Aşağıdan geliniyorsa zaten oradan güzel görüntü alındığı görülüyordur. Çok yorulmuşuz ki oraya inmedim. Kilisenin böyle yarım resimlerini çekmişim.




Fenıculer çıkışı

Bizim indiğimiz metro istasyonundan yukarıya tırmanırken gördüğümüz iki yer daha var. Au Lapin Agile 20. yy başında entellektüeller ve ressamların toplandığı bir rustik gece kulübüymüş.


Au Lapin Agile (Çevik Tavşan)

Tavadan kaçan tavşan resmi evin duvarını süslüyor.


Montmartre bağları Paris'teki son bağ burasıymış.
Küçük tren ile Montmartre bölgesi geziliyor
Montmartre Müzesi (kapalıydı gezemedik)
Geldik Place de Tertre (tepecik)  denilen sokak ressamlarının renkli mekanına. Burada resim yapacakları kişiyi oturtarak resim yapanlar, vakti olmayanlar için ayakta resimlerini yapanlar, kağıtları keserek resim yapanlar her çeşidi mevcut. Turistlere resim yapalım diye epeyi bir yapışanları da var. Ayrıca bu küçük alanda  cafeler, lokantalar da mevcut.

Kağıttan makasla keserek portre yapanlar



Paris'de cafelerde oturuş düzeni hep böyle, yan yana ve yüzler sokağa dönük oturuluyor. Etrafı izlemek için güzel bir yöntem.



Sanatçıları bir süre izledikten sonra, yürüyerek Rue Lapic'den yokuş aşağı iniyoruz. Bir zamanlar Montmartre'de yer alan buğday öğütmekte ve üzüm preslemede kullanılan 14'den fazla yel değirmeninden geriye kalan bir tanesinin önüne geliyoruz. Moulin de la Galette 19. yy'da  bir açık hava cafesiymiş ve Renoir, Vincent van Gogh gibi ressamların esin kaynağı olmuş.




Le Moulin de la Galette'te Dans  (Renoir) (Resim internetten alıntıdır)



Yokuştan inerken sol tarafta no.54'ün üçüncü katında Vincent van Gogh oturmuş, kapıda buna ilişkin bir tabela var.


  
Artık Abbesses'e geliyoruz, burası hareketli bir  alan, hafta sonu olması nedeniyle Paris'liler alış veriş yapıp, güzel havada dolaşıyorlardı.

Balıkçı kadın

Laternacı ve küçük çocuk
Meşhur Moulin Rouge
Abbesses Metro İstasyonu (Paris'ta az sayıda bulunan orijinal Art Nouveau istasyon)

Fransız balkonlar


St Trinite Kilisesi (onarımdaydı gezemedik, bahçesinde oturduk dinlendik)
Opera ön yüz
 Montmartre'dan Quartıer Opera bölgesine geldik. Yağmur başladı, turist için zor bir durum, fotoğraf makinesine sahip olmak, şemsiye tutmak, sırt çantanı yağmurdan korumaya çalışmak.. neyse şikayet yok. Opera National de Paris Garnier kısaca Opera binası gerçekten görkemli bir yapı. İnşasına 1862'de III. Napeloeon için başlanmış 1875'de bitirilmiş. Şimdi opera gösterileri Bastille'deki yeni binada, bale gösterileri bu binada yapılıyormuş. Biz içini görmedik, görkemli olduğunu okumuştum.
Opera arka yüz
Yağmur altında yürümeye devam, Vendome Meydanına geldik. Burası 1698 yılında yapımına başlanan kraliyet meydanı. Hiç bozulmadan kalan meydan, bankerlerin ve kuyumcuların mekanı. Frederic Chopin 1848 de bu meydana bakan evlerden birinde ölmüş. Meydanın ortasında Napoleon Heykeli var.



  
La Madeleine Kilisesine geldik. 1764 yılında yapımına başlanmış ama 1845 yılına kadar takdis edilmemiş. Kilisenin önü çiçek bahçesine dönmüş. İnsanları içeriye almıyorlar, tören kıyafetleri giymiş, neci olduklarını anlamadığımız yaşlı adamlar sıraya girmiş bekliyorlar. Turistler de ayrıca bekliyorlar. Neyse sıraya girip içeri bando mızıka ile girdikten sonra biz turistleri de aldılar içeri. Ama dışarda yağmurlu havada yağmurluklarımıza rağmen ıslandık ve üşüdük. Seromoni seromoni diyerek bizleri kilisenin arka sıralarına oturttular. Galiba savaş gazileri anma günü gibi bir şeydi. Konuşmalar yapılırken biz çıktık. Bu kilise de çok güzel.

Madeleine Kilisesi Concorde Maydanına çok yakın
Madeleline Kilisesinden çıkıp Concorde Meydanına yönelince hemen sol tarafta meşhur La Laduee var, yağmur altında makoron almak için zarif hanımlar sıraya girmiş bekliyorlardı. Benim de niyetim vardı tadına bakmak hususunda ama sırayı görünce hemen vazgeçtim. Siz giderseniz uygunsa bir tadına bakın, fotoğrafta da görüldüğü gibi Madaleine kilisesinin hemen yanında. Biraz pahalı galiba.


Comedie Française'yi görmeye Quartıer Tuıleries bölgesine geldik. Yolda Fontaine Moliere çeşmesini gördük. 19. yy da yapılmış. Zaten Paris'de sürekli tanınmış Fransız yazar, ressam, bilim adamı isimlerini meydanlarda, sokaklarda, anıtlarda, çeşmelerde  görüyoruz.

Comedie Française ile Palais Royal birbirlerine çok yakın. Eski kraliyet sarayı 18.yy da neşeli eğlencelerin merkeziymiş, şimdi avlusunda modern taş sütunlar var. Comedie Française ise  Fransız Ulusal Tiyatrosu olarak 17 yy.'da  Moliere gibi büyük oyun yazarlarının oyunlarının sergilendiği yer. Hastalık Hastası oyunu sergilenirken Moliere burada can vermiş. Halen de tiyatro olarak kullanılıyormuş.


Palais Royal ve bahçede sütunlar

Jardin du Palas Royal (Kraliyet Sarayının bahçesi)


Bu gün de çok yorulduk. Yağmur çok şiddetlendi. St Eustache Kilisesine girdik. Gotik planı ile Paris'in en güzel kiliselerinden birisi. İnşaatı 1532-1637 yılları arasında 105 sene sürmüş. Yazar Moliere burada gömülüymüş. Burada epeyi bir oturup hem dinlendik hem de yağmurun dinmesini bekledik.



Bugün de hem yorulduk hem de ıslandık. Les Halles'deki metro istasyonundan binerek otele döndük.


5.gün için tık tık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder