21 Mayıs 2013 Salı

Gap Turu 5.Gün (08-17.06.2012)


 

12.06.2012 Salı (Şanlıurfa-Adıyaman)

Sabah kahvaltı sonrası erkenden otelden çıktık. Balıklı Göl'e geldik. Balıklı Göl, çevresinde yer alan  cami ve türbelerle dini bir merkez niteliğinde. Ayrıca, insanların ağaçların altında, gölün etrafında oturup çay, kahve içebilecekleri sosyal bir mekan.

Burada Halil-ür Rahman Camii, Said-i Nursi'nin Türbesi, Rızvaniye Camii, Mevlid-i Halil Camii birbirlerine çok yakın bir şekilde yer almış.

Kaleye doğru Ayn Zeliha Gölü var, Balıklı Göl ile birbirlerine bir kanal ile bağlanmışlar, balıklar her iki gölde de yüzüyorlar, kutsal sayılıyorlar ve yenilmiyorlar. Urfalılar balıklara yem getirmişler, onları besliyorlar.

Kısaca buranın hikayesini de anlatalım. Devrin hükümdarı Nemrut rüyasında o yıl doğan birinin kendisini tahtından indireceğini görür ve o yıl doğan bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. İbrahim Peygamberin annesi gizlice bir mağaraya giderek orada doğum yapar. Hz. İbrahim büyüyerek halkın taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından kalenin bulunduğu yerden bir mancınıkla günümüzde Balıklı Göl'ün olduğu yerde hazırlanan dev ateşe atılır. Düştüğünde odunlar balık, ateş ise su olur. Düştüğü yer Balıklı Göl denilen Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da Hz.İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Onun düştüğü yer de Ayn Zeliha Gölü'dür. Nemrut kulağına giren bir sivri sinek nedeniyle ölür.
 



Ayn Zeliha Gölü





 Rızvaniye Camii




  
Halil-ür Rahman Camii (12.yy)



İbrahim Peygamberin doğduğu mağara





  

Mevlid-i Halil Camii






Urfa Kalesi görkemli bir yapı, içerisi de gezilebiliyormuş. Bizim vaktimiz olmadı. Nedense Kaleden tek bir fotoğraf bile almamışım.


Buradan yürüyerek Urfa'nın çarşı içine geldik. Buraların esnafı gerçekten vakur bir duruşa sahip, saygılı ve yardımsever. Hiç kötü bir davranış ile karşılaşmadık. Buradan kırmızı biber aldım, tadı ve kokusu harika. İstanbul'da neden bulunmaz böylesi. Ben baharatı Mısırçarşısı'ndan alıyorum. Orada bile yok böylesi.

Çarşı içindeki Gümrük Han'da oturup kahve, çay içmek mümkün. Burada insanlar rahle şeklinde taburelere oturuyorlar. Rahat mı acaba?









  
Terzi esnafı açık havada  iş başında



 
Hanımlar altınlara buyurun.






Sabah saat 09.00'da ciğer yiyenler.


 Nine torun




 Bu kadar çarşı dolaştık, ben de yaşıma uygun bir lila puşi edindim.




Otobüsümüze binerek güzel Urfa'dan ayrılıyoruz, Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük barajı olan Atatürk Barajına gidiyoruz. Ülkemizde doğan Fırat'ın üzerine 1983'de inşaatına başlanan 1992'de işletmeye alınan ve yöre insanına bereket getiren bu dev eseri göreceğim için heyecanlıyım. Baraj santralını gören kısma bir seyir terası yapılmış, enerji üreten kısım olan 8 adet türbin buradan görülüyor. Ülkemiz hidroelektrik santrallarında üretilen enerjinin % 20'si buradan sağlanıyormuş. Rehber uzaktan görülen DSİ yazısının bir harfinin 3 büyük kamyon  uzunluğunda olduğunu söyledi. Boyutlar çok büyük.






Barajın inşaatı sırasında ölen işçiler için isimlerinin yer aldığı bir Şehitler Anıtı yapılmış,seyir terasının girişine koyulmuş.



Barajdan elektrik yola çıkmış.



Buradan tekrar otobüse binerek Adıyaman merkeze geliyoruz. Burada Faik Usta'da öğle yemeği yeniyor, biraz çarşıyı dolaştıktan sonra bu sefer bizi bekleyen minibüslere binerek yola çıkıyoruz. Gideceğimiz yol dar ve dik bir yol olduğu için otobüs bu yolda gidemiyor. Uzaktan Atatürk Barajını görerek yükseliyoruz.


Adıyaman'ın Kahta ilçesinden geçerek Karakuş Tümülüsüne geliyoruz. Sütun üstündeki kartaldan dolayı bu isimle anılıyormuş. Kommagene Kralı II. Mithridates tarafından  yaptırılan bu anıt mezar Kadınlar Anıt Mezarı adıyla da bilinmektedir.
 







Roma İmparatorluğu zamanında 2000 yıl önce inşa edilen ve halen kullanılan tarihi Cendere Köprüsü'ne geliyoruz. Herbiri 10 ton ağırlığında 92 kayadan meydana gelmiş. Roma İmparatoru  Septimius Severus (193-211), karısı ve oğulları adına yaptırmış. Orijinalinde 4 korint sütun bulunduğu Kahta tarafındaki ikisinin Septimius Severus ve eşine, Sincik tarafındaki ikisinin ise oğullarına adandığı biliniyor. Ancak oğullardan Geta’ya ait olan sütun, onu öldüren ve kardeşine ait her şeyi yok etmek isteyen Caracalla adlı kardeş tarafından yıktırılmış. Köprü 1997’de bakımdan geçmiş ve üzerinden 5 ton ağırlığa kadar olan taşıtların geçmesine izin veriliyormuş. Hemen yanına yeni bir köprü yapıldığından araç geçişi tamamen yasaklanmış, yayalara açık.




 


Turdakilerden bir grup ile dik yamacı tırmanarak Kommagene Krallığı'nın kutsal kraliyet tapınaklarının ve idare binalarının bulunduğu Arsemia Antik Kentine geliyoruz. Anadolu'nun en büyük kaya yazıtlarından birisini üzerinde bulunduran Hierotezyon ve Tanrı-Kral Tokalaşma Sahnesi'ni görerek minibüslerin yanına iniyoruz.












Bu gördüğümüz eserler 2000 yıllık bir tarihe sahip.  Urfa yakınlarındaki 10.000 yıllık Göbeklitepe ören yerini ne yazık ki tur programında olmaması nedeniyle  göremedik. Turdan ayrılarak gidecek de zamanımız olmadı.

Tekrar minibüslere binerek dar ve virajlı yoldan Nemrut Dağı eteklerine geliyoruz. Burada bir dinlenme yeri yapılmış, içecek, yiyecek ve tuvalet imkanı sağlanmış. Yukarıya 25 kişilik gruptan 1 kişi çıkmadı, galiba sağlık problemi vardı. Onun dışında 70 yaşındaki katılımcılar bile çıktılar. Ayrıca, katırlar da var, yukarıya kadar insanları taşıyorlar, biz de yol üzerinde bir kaç kez oturup dinlenerek yukarıya ulaştık. İlk önce Doğu Terasına geldik.


Nemrut Dağı, 2.150 metre yüksekliğinde bir dağ. Kommagene kralı Antiochus Theos, MÖ 62 yılında bu dağın tepesine, pek çok Yunan ve Pers tanrısının heykelinin yanı sıra kendi mezar tapınağını da yaptırmış. Mezarda 1881 yılında Alman bir mühendis tarafından kazı çalışmaları yapılmış. Daha sonraki yıllarda yapılan kazılarda da Antiochus'un mezarı bulunamamış.

  
Doğu Terası

Buradaki heykellerin soldan sağa Grek ve Pers isimleriyle;


Apollo/Mithras/Helios/Hermes
Tanrıça Tyche / Tanrıça Kommagene
Zeus/Oromasdes
Tanrı-Kral Antiokhos 1

Artagnes/Herakles/Ares

Heykel başlarının her iki tarafında aslan ve kartal başları var. Tanrı başları arkalarındaki tahtların üstündeymiş, ancak çeşitli doğal nedenler ile aşağıya düşünce yerde kalmışlar. Heykeller başlar ile birlikte 10 m. yüksekliğindeymiş.







Doğu Terasında bizim grup




Doğu Terasından Batı Terasına Geçiş




Batı Terası









Rehberimiz bizler için şarap taşımış, güneşi şarap içerek batırdık.







 



Dönüş






Şanslı bir günmüş, Rehberimizin anlattığına göre bazen hava kapalı olur ve gelenler güneşin batışını göremezmiş, geçen gelişlerinde de ceviz büyüklüğünde dolu yağmış, kaçacak bir yer de olmadığı için herkes çok fena ıslanmış.

Dağdan inerken ardında bıraktığın bu eserlerin binlerce yıldan beri orada durduklarını, bizlerin geçici,  o eserlerin kalıcı olduğunu düşündüm. İyi ki geldik, iyi ki bu güzellikleri gördük. İmkanı olan herkesin Ülkemizdeki bu güzellikleri görmesini dilerim.

Tekrar minibüslere binerek bu akşam kalacağımız Adıyaman Bozdoğan Otel'e geldik. Akşam yemeğini yiyerek dinlenmeye çekildik.




























 İ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder