3 Temmuz 2016 Pazar

Portekiz Gezisi (Madrid-Lizbon) (28.05.2016-01.06.2016)

 Madrid (28.05.2016-29.05.2016)

1. Gün 28.05.2016 Cumartesi

Portekiz'e gidiyoruz. Madrid (2), Lizbon (4), Porto (3) ve dönüş Madrid (1) olmak üzere toplam 10 gün...Her seyahat öncesi olduğu gibi programlar yapıldı, internetten bilgiler toparlandı, haritalar incelendi yani dersler çalışıldı...Bakalım iyi ders çalışmış mıyız göreceğiz...


Program
Haritalar
Kozyatağı'ndan evden taksi ile Bostancı'ya, oradan da E9 belediye otobüsü ile Sabiha Gökçene geldik. Pegasus Madrid uçağının kalkışı 09.55. Havaalanı çok kalabalıktı, ilk önce yurt içi kalkış diye düşündük ama kalabalığın büyük kısmı yurt dışı yolcuydu. Biraz gecikme ile kalktık ve sorunsuz bir şekilde yerel saatle 13.45 civarı Madrid Barajas Havaalanına (Terminal 1) indik. Aslında THY ile Lizbon'a gitmek mümkün. Biz hem Pegasus uçak bileti daha ucuz hem de Prado ve Reina Sofia müzelerini bir kez daha görelim diye Madrid üzerinden geldik. 


Geldik
Bu Madrid'e üçüncü gelişimiz artık havaalanını tanıyoruz. Pasaport kontroldan çabucak sorunsuz geçtik. Hava sıcak, hafif yağmur yağmış...Bu defa da Ibis Madrid Aeropuerto Barajas'da kalacağız. Terminalden çıkışta terminal binasını arkanıza alıp sağ tarafa doğru yürüdüğünüzde orada, otellerin ring seferi yapan servislerinin yolcu aldığı bir durak var, biraz bekledik Ibis servisi geldi ve zaten çok uzak olmayan otelimize bizi bıraktı.  Orada beklerken başka bir kaç otelin de servisleri gelip yolcularını aldılar. Madrid'e gidecekler otellerine servis olup olmadığını sorsun. Otele bavulları bırakıp yola çıktık. Toplu ulaşım araçlarında geçen T/10 (12,20 €) biletimizi gazete bayiinden aldık. Bu bilet kişiye özel değil...

Bu günün programında Prado Müzeye gitmek var. Saat 18.00-20.00 serbest giriş saatinde daha önce müze planına işaretlediğimiz "masterpieces" önemli eserleri göreceğiz. 

Fakat önce  Atocha istasyona gidip Lizbon biletimizi halletmemiz lazım. Bizim niyetimiz 2 gün Madrid'de kaldıktan sonra gece treni" Lusitania" ile yataklı bilet alarak ve uyuyarak Lizbona gitmekti. İstanbul'dan İspanyolların tren teşkilatı Renfe'nin sayfasına girip bilet almak istemiş ancak başaramamıştık. Gönderdiğimiz e maile gelen cevaptan, kredi kartı kabul edilmediği, sadece  Paypal sistemi ile ödeme kabul ettiklerini öğrendik. Aslında sisteme dahil olup yapabilirdik fakat biz de üstünde pek durmadık.  Neyse Atocha'ya gittik, Renfe danışmanının yönlendirmesi ile sıra numaramızı aldık önümüzde 50-60 kişi vardı, 1,5 saate yakın bekledik, sıra bize geldiğinde görevli kadın burası uluslararası bilet satılan yer değil, diğer taraftaki büroya gidin demez mi, tam şok, beklediğine mi yanarsın bilet alamadığına mı.. uluslararası dediği büroya gittik onlar da ilk beklediğimiz ofistekiler satacak biz satmıyoruz dediler, kaldık mı ortada...bu sefer tekrar danışmaya gittik oradaki kadın da ilk beklediğimiz yerin satması gerektiğini söyledi hatta yerinden kalkıp satmam diyen kadına gitti...kadın ısrarcı satmam diye tutturdu... satmayan kadın ingilizce bilmiyor, İspanyolca bir şeyler diyor, kabus gibi... herkes birbirine atıyor ama sonuç yok...sanki bizim memleketin yokuş yapan insanı...zaten yataklıda da yer kalmamış sadece koltuk bileti var...Sonuçta bilet alamadık.Sinirlerimiz bozuk bir şekilde istasyondan ayrıldık...Halbuki önceki Endülüs gezimizde Renfe ile sorunsuz şekilde kaç kez seyahat etmiştik. Şimdi düşünüyorum neden böyle bir olay yaşandı, galiba kendi büroları arasında bir çekişmeye kurban olduk..başka bir sebep göremiyorum..Günde  bir kez hareket eden bu trenden bilet alacaksanız Paypal edinip internetten önceden biletinizi alın. 

Bu arada bizim Prado Müze güme gitti...Atocha'dan çıkıp söylene söylene yürüyerek Atocha istasyonun arka tarafındaki Madrid ana otobüs istasyonu  Estacion Sur'a gittik. Tren uyduramadık bari otobüs bileti verelim...Bu İspanyolların iki büyük otobüs firması var..Alsa ve Avanza...Neyse biletlerimizi aldık..Madrid- Lizbon Avanza (30,55 € x 2) ve Porto- Madrid Alsa (46 € x 2). Bu otobüs istasyonunun hemen altında Mendez Alvaro metro istasyonu var..Ulaşımı çok kolay...

Biletlerimizi aldık rahatladık ama çok vakit kaybettik. Otobüs istasyonu içindeki kafeden bir şeyler yedik, metro ile otele geldik...Otelde millet maç seyrediyordu. Biz de biraz baktık. Şampiyonlar ligi finalinde iki İspanyol takımı Real Madrid ve Atletico Madrid oynuyorlardı ve şampiyon Real Madrid oldu...


Pedal çeviren biracılar
2. Gün 29.05.2016 Pazar

Akşam Lizbon'a gideceğimiz için sabah bavulları alarak metro ile Estacion Sur'a gittik. Bavulları buradaki emanete bıraktık. Emanet 24 saat açık, diğer emanetlerde bavullar hep kontrol aletlerinden geçiriliyor, burada kontrol yoktu. (2 kabin boy bavul alan orta boy emanet 3,5 €, daha büyük olan 5 €) Neyse bavullardan kurtulduk. Metroya bindik Prado Müzeye gidiyoruz. Müze dünkü tren bileti felaketi nedeniyle bu güne kaldı. Yolları trafiğe kapamışlar, yayalar yollara yayılmış, bayram mı var nedir bilemedik...Neyse bu defa Prado'ya paraları bayıldık (tam 14 €, (+65) 7 €) oldukça pahalı. Bu müze her gün açık... Pazartesi-Cumartesi saat 18.00-20.00 ve Pazar ve tatil günlerinde saat 17.00-19.00 arasında bedava, ona göre...Madrid'e  gidip, resim seven her insan evladının görmesi gereken bir müze...Bütün gün dolaşabilirsiniz, o kadar... bu üçüncü gidişimiz olduğu için sadece işaretlediğimiz resimleri gördük. Gidin gidin görün...


Prado Müze
Müze'deki eserleri hayranlıkla seyrettik, seçerek dolaşmamız rağmen 2,5 saate yakın dolaşmışız. Müze çok büyük ve bütün eserler çok güzel. Burada Velazquez'in Las Meninas (Nedimeler) eseri benim en beğendiğim...

Telekominikasyon Binası'na "Mülteciler Hoşgeldiniz" pankartı asılmış
Plaza Mayor
Hava güneşli...Metro ile 17.yy mimari başyapıtı denilen Plaza Mayor'a geldik..Bir zamanlar boğa güreşlerinin, törenlerin,halka açık infazların yapıldığı bu alan şimdi her ulustan insanlarla dolu. 

Sanatcılar
Plaza Mayor'da turistler
Buraya yakın alış veriş ve yiyecek mekanı ünlü San Miguel her daim kalabalık, içeriye bir girip çıktık sıcak ve kalabalıktı..

San Mıguel
San Miguel
Geçen gelişlerimizde dolaşmadığımız Plaza Mayor'a yakın Cava Baja ve Cava Alta sokaklarına gittik. Buralar çok güzel küçük yeme içme yerlerinin olduğu iki sokak. Gece saatlerinde bu sokaklar çok daha hareketli oluyordur.

Cava Baja
Seramikler harika


Seramikler her yerde
Sokaklarda güzel havadan da yararlanarak başıboş dolaştıktan sonra Atocha metro çıkışına yakın Reina Sofia Müze'ye geldik. Pazar günleri 13.30-19.00 saatlerinde müze girişi serbest, diğer günlerde de farklı saatlerde giriş serbest. İnternet sayfalarından bakmak lazım. Burada da daha önce işaretlediğimiz eserlerin olduğu odaları dolaştık...Tabii Picasso'nun Guernica'sını bir kez daha gördük ve savaşın acımasızlığını resmeden ressama bir kez daha hayran olduk.  


Guernica (internet)
Reina Sofia'dan 

Reina Sofia bahçesinde Alexander Calder eseri Carmen (1974)
Biraz da sokaklarda oturarak gelen geçeni seyrettikten sonra Estacion Sur Otobüs İstasyonuna geldik, emanetten bavullarımızı aldık, Bizi Lizbon'a götürecek otobüsümüzü beklemeye başladık. Kalkış saatinden 15-20 dakika önce otobüs geldi. 21.00 'de saatinde de hareket etti. Şoför bagaj yerini açıyor, yolcular kendileri bavullarını koyuyorlar..Şoför, otobüse binişte de bilete bakıyor... Arabada öyle muavin, çay, kahve servisi yok. Lizbona'a yolculuk başladı...



Lizbon  (Lisboa) (30.05.2016-02.06.2016)

3. Gün 30.05.2016 Pazartesi

Gece otobüs yolculuğu rahat geçti, çoğu insan uyudu...Ben uyuyamadım gene...Yolda bir kaç kez mola verdik...İspanya'dan Portekiz'e geçişi anlamadık, ne polis ne de herhangi bir işaret vardı...Yolda bir kaç yerleşime uğrayarak yolcu bıraktık. Sabahın köründe de (04.00) Lizbon'un Oriente Otobüs İstasyonuna geldik. Portekiz ile İspanya arasında da 1 saat fark var..Doğal olarak istasyonda bu saatte in cin top oynuyor... eh bizden başka pek kimseler olmadığına göre artık biz in miyiz cin mi bilemedim...Bu arada bu saatte gelmenin tek faydası tasarımı ünlü İspanyol mimar Santiago Calatrava tarafından yapılan ve 1998 yılında tamamlanan istasyonun gece görüntüsünü gördük. Bu mimarın Sevilla kentinde tasarladığı köprüyü görmüş ve etkilenmiştik. Bir daha da bu istasyona yolumuz düşmedi.


Oriente 
Oriente
İstasyonda Vasco da Gama alış veriş merkezi var
internet
Bu saatte metro da çalışmıyor. (Sabah 06.00'da başlıyor) Hava güzel, ilk önce otobüsler çalışmaya başladı...sonra istasyondaki kafeler açıldı...kafede kahvaltı yaptık...kahve ve kruvazan...işe gidenler de gelip kahvaltı yapıp, gazetelerini alıp gidiyorlar..kahvaltı dediğimiz de ayak üstü içilen espresso kahve...bu arada Lizbon'da toplu ulaşım araçlarında 3 gün sınırsız geçerli biletlerimizi de bu kafeden aldık. (18,50 € x 2). bu biletler sınırsız geçiş hakkı verdiği için kişiye özel...Günlük veya tek binişlik bilet çeşitleri de var. Metro seferleri başladı...Lizbon'da metro girişleri hep merdiven bazı metro çıkışlarında yürüyen merdiven veya asansör olsa da son sokağa çıkış hep merdiven. Bavul ile iniş çıkış zor oluyor. Neyseki bizim bavullar büyük ve ağır değil. Lizbon'da metrolara girerken kart okutuluyor, çıkarken bir daha...Bir keresinde, girişte sorunsuz geçtim, çıkışta okutmama rağmen turnike açılmadı..içeride kaldım..geceydi ve etrafta da görevli kimseler yoktu..bakınırken bir zil basma yeri gördüm, gerekli olunca kullanın yazıyordu, basınca anladım ki diafonmuş neyse derdimizi söyledik, bir kaç dakika içinde bir görevli geldi, kendi kartı ile beni geçirdi...sorun yok dedi..girişte kartımla turnike açıldı ama demek nasılsa kartı okuyamamış, çıkışta da bu yüzden çıkartmıyormuş...

Portekizin başkenti Lizbon aynı zamanda ülkenin en büyük şehri. 3 milyon civarı nüfusa sahip. Tejo (Rio Tejo) nehrinin oluşturduğu haliç üzerinde kurulu olan şehir Atlas Okyanusu kıyısında...

Lizbon'da da gene Ibis Lisboa Jose Malhoa otelde kaldık. Bu Ibis otellerde sürpriz yok. Her şey standart, hangi ülkedeki Ibis otele gitseniz aynı odayla karşılaşıyorsunuz. Bir de Ibis otellerin dahil olduğu Accor Grubu üye kartımız var, bazı otellerinde indirim de oluyor. 

Metro ile otele geldik. Bu saatte check in olamayacağına göre bavulları otelin emanetine bıraktık ve yola çıktık. Kaldığımız otel Praça de Espana yakınında, burada Gulbenkian Müze vardı ama biz gitmedik. Otele yakın Lizbon'un tek camisini dışardan gördük.


Lizbon'da camii
Otobüse binerek Pombal meydanına geldik. Burası arka tarafında Eduardo VII parkı olan kocaman bir meydan... 1755 yılında Lizbon şehrinin büyük bir kısmı depremde yıkılmış,  devlet adamı Marques de Pombal Lizbon şehrinin yeniden inşasını sağlamış. Anısına çok büyük bu meydana anıtı yapılmış.


Pombal Meydanında Pombal Anıtı
Avenida da Liberdade ; Meydandan geniş, çoook geniş bir ağaçlıklı bulvar olan Liberdade caddesi boyunca yürüdük. İlk dikkatimizi çeken yer taşları...beyaz zemin üzerine siyah taşlarla çeşit çeşit motifler...çok çok güzeller...Daha sonra gideceğimiz Porto'da da aynı taşlarla motifler yapmışlar hep yerlere..Burası ortada çok geniş ağaçlıklı yayalara ayrılmış bir alan ve iki taraftan trafiğin aktığı çok geniş bir bulvar ve üstünde çok görkemli binalar, oteller ve mağazalar var.

Avenida da Liberdade
Sokak tabanları hep böyle
Zahmetli fakat çok güzel
Lizbon İstanbul gibi çok inişli çıkışlı bir şehir, otobüs ve tramvaylar ulaşımda çok yoğun kullanılıyor. Şehirde 3 tane de füniküler var. 

Gloria Füniküleri
Praça dos Restauradores; Avenida da Liberdade bulvarı sonundaki meydan..Burada da 1640 yılında Portekizin İspanyadan bağımsızlığını sağlaması anısına bir dikili taş mevcut.




Praça Dom Pedro IV (Rossio) ; yürümeye devam, Lizbonun en hareketli meydanı Rossio Meydanına geldik. Daha meydana gelmeden çok güzel bir binaya sahip Rossio Tren Garı var. Daha sonra bu gardan Sintra'ya gideceğiz.

Rossio Tren Garı
Rossio Tren Garı at nalı şeklinde kapıları
Meydanın ortasında Portekiz Kralı IV. Pedro'nun (diğer adı Rossio) bronz heykeli var. Meydanın bir kenarında Teatro Nacional Dona Maria II  (Ulusal Tiyatro) binasının gösterişli binası yer almış.  Rossio Meydanının hemen doğusundaki meydan da Praça da Figueira.. Burası da geniş bir meydan, otobüslerin kalkış yeri aynı zamanda...


Praça da Figueira
Praça do Rossio

Ulusal Tiyatro Binası
Rossio Meydanından evlere  bakış
Rossio Meydanından Tejo kıyısına birbirine paralel sokaklardan trafiğe kapalı olan Rua Agusta üzerinden yürüdük. Bu sokakta turistik eşyalar satan küçük dükkanlar var.


Rua Agusta
Balkondaki renkli sardalya balıkları...
El işleri
Her yerde tramvay (electro diyorlar)
Rua Agusta sonunda Augusta Zafer Takı (1873)
Praça do Commercio (Ticaret Meydanı); Augusta Zafer Takından geçerek Lizbon'un en büyük meydanına geldik. Burası tarih boyunce deniz aşırı malların şehre ilk giriş noktası olmuş yani eski şehrin giriş kapısı...1755 depreminden önce burada kralın sarayı varmış, o nedenle Saray Meydanı da denilmekteymiş buraya.. Üç tarafı bina, bir tarafı Tejo'ya bakan kocaman beton bir meydan...Taksim Meydanımız gibi...eh güzelliğini tahmin edin..

Praça do Commercio, Portekiz Kralı Dom Jose I  Heykeli ve Augusto Zafer Takı
Kralın atının ayakları dibindeki yılanlar heykeli kuşlardan  koruyormuş
Kıyıya ulaştığımızda da manzarada  Ponte 25 De Abril (25 Nisan Köprüsü) ve karşı kıyıda Cristo Rei İsa Heykeli..1966 yılında hizmete alınan köprünün adı Salazar Köprüsüymüş... 25 Nisan 1974 tarihindeki kansız karanfil devrimi sonrası adı 25 Nisan Köprüsü olmuş.

Tejo  ve 25 Nisan Köprüsü
Biraz kıyıda oturarak Tejo üzerindeki deniz trafiğini seyrettik ve yorulan ayaklarımızı dinlendirdik. Portekizlilerin tarih boyunca sıkı denizci ulus olduğunu söyleyelim. Dün geceki uykusuzluk iyicene yordu bizi...Otele gidip hem giriş işlemlerimizi yaptıralım hem de biraz dinlenelim diye en yakın metro Apolonia Tren istasyonunda diye düşünerek kıyıdan yürüdük fakat buralarda inşaat çalışması vardı, daha fazla yorulmadan otobüse binerek otele döndük.




Tepede Castelo de Sao Jorge
Bir kaç saat dinlendikten sonra tekrar metro ile bu sefer Baixa/Chiado bölgesine geldik. Bu bölge turistik aktiviteler, restoran, kafe ve mağazaların toplandığı bir semt...

Largo do Chiado (Largo Praça'nın küçüğü)
Bu meydandan zengin mağazaların sıralandığı Rua Garrett üzerindeki ünlü Cafe A Brasileira'da turistler toplaşmış. Kafenin önünde Portekizli şair Fernando Pessoa'nın oturan bir heykeli var, turistler birlikte fotoğraf çektiriyorlardı...


Oturan Fernando Pessoa
A Brasileira Kafe içi
Elevador de Santa Justa; şehrin daha aşağı semtinden (Baixa) yukarı sokaklarına taşıyan bir asansör...Aldığımız 3 günlük kart ile burayı kullanmak mümkündü. Nedense hiç niyetlenmedik. Neden öyle yaptık, keşke çıksaydık...Turistler ilgi gösteriyorlardı..

Elevador de Santa Justa
Bu gün bu kadar... metro ile bir çok hatların kesiştiği turistik olmayan Alameda durağında indik, burada Lizbon'luların yediği bir lokantada yedik, dinlendik tekrar metro ile otele döndük.

4. Gün 31.05.2016 Salı



Dinlenmiş olarak kalktık. Bu günün programında Sao Jorge Kaleye gitmek var...Bunun için de 28 numaralı tramvay'a bineceğiz...Bu tramvayı turistler dolduruyor ve çok kalabalık oluyor. Bunun için metro ve otobüs ile Estrela semtine gidiyoruz. Burada güzel bir park ve tam karşısında Basilica Estrela var.  


Basilica Estrela

28 numarayı beklerken

28 numaralı sarı tramvay Campo Ourique (Prazeres)-Martim Moniz arasında sefer yapıyor. Biz kilisenin önünde turistlerle sıraya girip bekledik, bu özel tramvay diye (2,85€ x2) vatmana paraları bayıldık sonra bir baktık millet bizde de olan günlük kartları okutup biniyor, bizim kart bu tramvayda da geçiyormuş. Burada dersimizi iyi çalışmamışız demek...Bindiğimiz durak 6.duraktı buna rağmen son oturacak yerleri bulduk, sonra çok kalabalık oldu, tıkış tıkış, yalnız turistler değil tramvayın geçtiği güzergah üzerinde yaşayan halk da kullanıyor tramvayı...Tramvay daracık sokaklardan geçiyor, bazı yerlerde kaldırım yok, insanlar evlerin duvarlarına yapışarak tramvayın geçmesini bekliyor. Kaleye gitmek için Castelo durağında inmek lazım fakat biz Martim Moniz meydanını da görelim diye son durağa kadar gittik. Fakat pek görülecek bir yer de değilmiş.


Martim Moniz'de 28 numara
Martim Moniz'den kaleye çıkış
Kaleye çıkışta güzel sokaklar
Sokak araları
Yaşam
Tarihi Vizigotlara kadar ulaşan, 16.yy dan sonra cezaevi, silah deposu olarak kullanılan, 1755 depreminden sonra harabe olarak kalan ve Salazar döneminde restorasyonu yapılan Sao Jorge Kalesine yokuşları yürüyerek çıkmak zor, yorulduk... Kale 09.00-21.00 açık. (tam 8,50 €, (+65) 5,00 €) Kaleden şehrin görünümü gerçekten çok güzel.  


Kale ilk giriş
Kale sokakları
Castelo de Sao Jorge
Kaleden
Kaleden
Kale


Kaleden aşağı yürürken  Santa Luzia Mirador'da manzara seyrettik, (Mirador manzara seyredilen yer)
Santa Luzia Mirador'dan görüntü
Largo de Santa Luzia
Her yerde seramik panolar
Burada 3-4 masalı bir lokantada bir şeyler yemek için oturduk. Bizden başka müşteri yoktu, ardımızdan genç bir çift geldi...Türkçe konuşuyorlar...küçücük lokantada 4 Türk...biraz konuştuk onlar da Portekiz'den sonra Endülüs'e gideceklermiş...

Yokuş aşağı yürümeye devam...Santa Maria Maior de Lisboa veya kısaca Se Catedral 1147 yılında inşası başlamış depremler nedeniyle çeşitli değişimlere uğramış. 


Se Catedral
Se Catedral içi karanlık
Yürüyerek Tejo nehri kıyısına indik, şimdi derdimiz gideceğimiz Porto'ya tren bileti almak. Bunun için de Santa Apolonia İstasyonuna gitmemiz lazım. Porto treni bu istasyondan kalkıyor. Fakat dün bu istasyona gitmeyi denemiş ancak çevredeki inşaat çalışması nedeniyle vazgeçmiştik. Bu defa kıyıdan otobüse binerek tam istasyonun önünde indik.

Santa Apolonia İstasyon
Santa Apolonia içi
Burada benim yaşlardaki gişedeki teyze bana senyör indirimi yapamadığı için çok üzüldü...(+65 senyör sayılıyormuş) yaşlının halinden yaşlı anlar...Kadını aman üzülme diye teskin etmek bize düştü...Portekiz'de senyör indirimi almak için pasaport göstermeniz yetiyor. Bazen ona bile bakmıyorlar. Neyse biletlerimizi aldık. (tam 30,30 € (+65) 15.50 €)

Şimdi Campo Santa Clara'daki Feira da Ladra'ya  (Hırsızlar Pazarı) gidiyoruz. Santa Apolonia İstasyonundan yokuşları tırmanarak ulaştığımız pazar 12.yy dan beri kuruluyormuş, sadece Salı ve Cumartesi günleri 08.00-18.00 saatlerinde açık. Biz gittiğimizde artık toplanıyorlardı. Burası bizim bildiğimiz bit pazarı. Yeni ürünler de var aralarında.Yemek takımları, fotoğraf makinaları, kitaplar dergiler, fotoğraflar...Eskiden hırsızlar burada satış yaparlarmış, eşyaları çalınan Lizbon'lular eşyalarını bulmak için buraya gelirmiş. Şimdi artık bit pazarı şeklinde...

Mavi tişörtlü bayan satıcı, ben de ondan magnet aldım
Her şey var 

Aslında saat 18.00 gibi oldu yorulduk fakat bu günün programında var diye Belem'e gitmeye karar veriyoruz. Belem, Lizbon'un en çok turist gelen semti. Buraya Praça da Figueira'dan kalkan 15 numaralı tramvaya binerek gittik. Sahil boyunca keyifli bir yolculuktu. (30 dakika civarı) Günlük kartlar geçerli...Burada Mosteiro dos Jeronimos durağında inmek lazım, biz bir durak önce indik...Kıyıya yürüdük...

Portekizliler ülkelerinin konumu gereği tarih boyunca denizci bir ulus olmuş ve büyük denizciler yetiştirmişler. Bu büyük denizciler ve keşifler anısına Belem'de Padrao dos Descobrimentos (Keşifler anıtı) yapmışlar.  Heykel, 52 m. yüksekliğinde gemi şeklinde bir beton blok, üzerinde dönemin kaşifleri, sanatçıları ve bilim insanlarının heykelleri var...Anıtın en önündeki heykel Portekizli gemicilerin coğrafi keşiflerinde en önemli destekçisi Prens Henry'e ait.. Denizci Henry de denilen Prensin ölümünün 500. yılı anısına yapılmış. Anıtta  30 Portekizliye ait heykeller var.. Vasco da Gama, Pedro Alvares Cabral, Ferdinand Magellan...

Anıtın önünde bir de Dünya haritası var, burada Portekizlerinin gittikleri ve koloni haline getirdikleri ülkeler gösterilmiş. 1400-1500 yıllarında Portekizliler gerçekten de Dünya denizlerine hakim olmuşlar. Anıta çıkılıyor fakat geldiğimiz saatte kapalıydı.

Keşifler Anıtı, önceleri Salazar sonra 25 Nisan Köprüsü ve karşı kıyıda İsa heykeli


Dünya denizlerinde Portekiz (internet)
Keşifler Anıtı
Keşifler anıtı
Anıtı gördükten sonra yat limanı boyunca yürüdük, Torre de Belem (Belem Kulesi),1515-1520 yıllarında savunma amaçlı inşa edilmiş, 1755 depreminde Tejo nehri yatağını değiştirince karaya yaklaşmış. Kule 4 katlı..Kuleye girmek mümkün fakat biz geç bir saatte geldiğimiz için kapalıydı.

Torre de Belem

Belem Kulesinden nehri solumuza alarak yürümeye başladık. Tren yolu Tejo'ya paralel ilerliyor, tramvaya veya otobüse binebilmek için tren yolunu geçecek bir alt geçit arıyoruz. Fakat yok, epeyce yürüdükten sonra alt geçidi bulup buradan otobüs ve tramvay ile Cais de Sodre istasyonuna geldik. İstasyonun karşısında Mercado de Riberia Time Out var, marketin içerisine bir bakıyoruz, satıcılar gitmiş, sadece yeme içme kısmı açık ve çok kalabalık...Çok yorulduk, tekrar Cais de Sodre istasyonu alt katındaki metroya binerek otele dönüyoruz. 

5. Gün 01.06.2016 Çarşamba

Dünkü Belem gezimiz başarılı olmadı, yorgun ve geç vakit gittiğimiz için Jeronimos Manastırını göremedik, meşhur nata tatlısını yiyemedik...bize ceza... bu gün tekrar Belem'e gitmeye karar verdik. Metro ile Cais de Sodre istasyona geldik. ilk önce Mercado de Riberia'ya girdik. Sabah erken saat olduğu için satıcılar ki çoğu kadın, hazırlık yapıyor, mallarını tezgahlara yerleştiriyorlardı. Balıklar, sebzeler, meyveler, çiçekçiler...En çok da balık ve deniz ürünleri.. Bu defa da yemek yiyenler yok, satıcılar gelmiş.



Bacalao (morina) balıklar
Çeşit bol
Öğle ve akşam burada yemek yeniyor
Teyzem balık almaya gelmiş
Balıkçılar hep kadın
Hasılat iyi paraları bir sayalım bakalım
Sabah sabah turistler gelmiş 
Turistler alış veriş yapmaz boşuna kalabalık


Meyve ve sebzeler de var
Çiçekçiler 
Buradan tekrar 15 numaraya binerek bu defa doğru durakta Jeronimos Monestery durağında indik. 1501 yılında başlayan manastır inşaatı 70 yılda bitirilmiş ve her yıl 70 kg. altına mal olmuş. Manastır gerçekten ihtişamlı. Kolonilerden gelen paralar buraya harcanmış. Manastırın girişi ücretli, kilise parasız, biz kiliseyi dolaştık...girişte biraz kuyruk vardı ama hızlı bir şekilde ilerledi, ...ünlü kaşif Vasco da Gama'nın lahdi Manastırın girişinde...

Mosteiro dos Jeronimos
İhtişamlı
Bina çok büyük kadraja girmiyor
Manastır içi


Vasco da Gama Lahdi
Manastırı dolaştıktan sonra hemen karşıdaki parka gittik...Çocuklar çimenlere yayılmış piknik yapıyorlardı...

Keyifler yerinde
Bu arada Lizbon'da Jakaranda ağaçları her yerde açmıştı...Mor renkleri ile müthişler...

Jakaranda Ağaçları
Belem'e gelince nata tatlısı 1837'den beri hizmet veren Pastais de Belem'de yenilir. Manastırdan Lizbona doğru 500 m. mavi tenteli dükkan zaten önünde hep kuyruk var. Bu Portekizliler hep tatlı yiyorlar, şeker hastalığı buralara uğramamış demek...

Kapıdaki kuyruk alıp gitmek için, oturarak yemek istenirse içeriye geçilip masalara oturuluyor. Nejat parkta oturdu, ben gidip nataları aldım, bir kaç da fotoğraf çektim ...milföy hamurunun içine krema koymuşlar...burada ılık satılıyor, üstüne pudra şekeri ve tarçın ilave ediliyor. (1,05 €) Öyle çok güzel bir şey değil bence...

Pastais de Belem
Satış durumu iyi
Dehliz gibi odalar
Sırayı bozmayalım
Böyle şık kutulara koymuşlar nataları
Natalar (internet)
Parkta ağaç gölgesinde bir bank bularak natalarımızı yedik...Seyyar portakal sıkan gençlerden portakal suyu aldık, kibarca içine buz isteyip istemediğimi sordular... Bizim yaşlarda Fransız bir çift de natalarını almışlar, yanımıza gelerek oturdular. Artık dün gördüğümüz için Keşifler Anıtı ve Belem Kulesi tarafına gitmedik.

Se Catedral yakınına kadar otobüsle gittik. Oradan Alfama bölgesini dolaştık.  Burası eski evleri, çamaşır asılı dar sokakları, tarihi yapıları, küçük lokantaları ile çok renkli bir semt..

Renkli hayat
Çamaşırlar kuruyor
Süse bakar mısınız
Akşam buralarda her dükkandan Fado sesleri yayılıyormuş

Fiyatler nasıl

Dükkan sahipleri sohbette
Alfama'dan yürüyerek Tejo kıyısına iniyoruz. İndiğimiz yer kurvaziyer gemilerin yanaştığı liman... Dönüşte Rossio Meydanına geliyoruz. Burada oturup dinleniyoruz. Meydanın köşede vişne likörü satan meşhur A Ginjinha var, turistler ayak üstü içiyorlardı...biz içmedik...Siz için...


A Ginjinha
Metro ile Almeada'da iniyoruz, daha önce de yediğimiz lokantada yiyoruz. Yarın Sintra'ya gideceğiz ve bizim 3 günlük sınırsız ulaşım kartı yarın sabah geçersiz olacak. Makinadan kartımıza üç binişlik bilet yüklemeye çalışıyoruz,Başaramıyoruz genç bir Brezilyalı kız yardım etmeye çalışıyor fakat o da başaramıyor.. tekrar 2 tane Viagen kart alıyoruz (kart ücreti 0,50 cent) bu kartlara yüklüyoruz,(tek geçiş 1,40€) şimdi oldu. Artık yarın için de biletimiz var. Biletsiz metroya turnikeden girmek ve de çıkmak mümkün değil. Kontrole bir kez rastladık...


Lizbon metro






















3 yorum:

  1. MÜKEMMEL ANLATIM YAKINDA GİDİYORUZ ÇOK FAYDALI OLDUNUZ TEŞEKKÜR EDERİZ BİZDE EMEKLİYİZ İNŞALLAH ORALARDA EMEKLEMEDEN GEZERİZ

    YanıtlaSil
  2. Ben de gitmeden blogları mutlaka okuyorum.Yazdıklarımın faydalı olmasına memnun oldum.2017 gezimizi de okuyun lütfen...Çok güzel bir gezi olmasını dilerim.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel yazı olmuş. Ayrıntılı bilgilendirici ve heveslendirici.

    YanıtlaSil