Sabah 07.30'da tur otobüsüne binerek çok merak ettiğim Venedik yollarına düştük. 5 saatlik bir yolculukla Venedik'e geldik. Anakara ile Venedik şehrini birbirine bağlayan 4 km. uzunluğunda Ponte della Liberta (Özgürlük Köprüsü) kara araçları ve trenin ortaklaşa kullandığı bir köprü. Buradan geçildikten sonra araç şehre giremediği için otobüs otoparka bırakıldı. Bizi bekleyen vaporetto ile deniz araçlarına yol gösteren denize çakılmış tahta kazıklar arasından geçerek 15 dk. sonra
San Marco Meydanına geldik. Motordan görünen manzaralar müthiş, hava da
çok güzel. Herkesin keyfi yerinde.
San Marco Meydanına geldik, turist kalabalığına karıştık. Burası çok büyük bir meydan, San Marco Bazilikası, Dükler Sarayı, Campanile, Meydanın arkadları, cafeler ve güvercinler.. Hepsi çok güzel.
Katedralin girişinin üstündeki 4 at heykeli kopya, 1204 Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis'den getirilen asıl bronz at heykelleri içerde korunuyor ve sergileniyor. Katedrale giriş ücretsiz fakat katedralin hazinesi Pala d'Oro için 2 € alıyorlar. Tarihi 1000 yıl öncesine dayanan altar panosu, 14. yüzyılda değerli taşlarla süslenmiş. İnci, lal, safir, zümrüt, yakut gibi 2000'i aşkın değerli taş pano üstüne işlenmiş. Dik bir merdiven ile çıkılan Marciano Müzeye giriş 4 €, burada atların asılları görülüyor, bir de çok güzel meydan manzarası olan balkon var. Katedrale sırt çantası ile girilmiyor. Katedralin yan sokağında bir binaya sırt çantaları emanete bırakılıyor.
Bunlar içerdeki asıl heykeller
Torre dell' Orologio (Saat Kulesi) saat başlarında çalıyor, zemin
katındaki kemerli girişten girip Merceria caddesini izlerseniz Rialto Köprüsüne gidiliyor.
San Marco Meydanındaki cafelerden 2 tanesinin hikayesi şöyleymiş; Avusturya İmparatorluğu döneminde düşman kuzey koldaki Quadri'yi tercih ederken, İtalyan milliyetçileri de karşı taraftaki Florian'da toplanırlarmış. Cafelerin meydanda müzik yapan 4 enstrümanlı orkestraları harika parçalar çalıyorlardı.
Grupla birlikte Marco Meydanından dar ve karışık yollardan yürüyerek
Rialto Köprüsüne geldik. Venedik'te yollar o kadar karışık ki kaybolmanız garanti, bir sokağa
girdiğinizde sonunda sizi suya götürüyor ve dönmek zorunda
kalıyorsunuz. Çare olarak duvarlara San Marco Meydanı ve Rialto
Köprüsünün yönlerini gösterir işaretler koymuşlar, turistler onlara bakarak yön
buluyorlar. Rialto Köprüsü 16. yüzyılda yapılmış, Büyük Kanalın iki yakasını birleştiren dört köprüden en ünlüsü. Köprünün üzeri turistler tarafından işgal edilmiş durumdaydı. Biz de bu güzel köprüden geçtik.
Rehber serbest saat verince Rialto Köprüsünün ayağına yakın bir konumdaki restoranda bu pizzalardan yedik. Yemek için az vakit varsa iyi bir alternatif.
Rehber eşliğinde tekrar San Marco Meydanına döndük. Tur boyunca ekstra tur olarak katıldığımız tek program gondol turu oldu. Gondollar pazarlığa göre 80-120 € civarı bir ücret karşılığı 40-45 dk.lık bir gezi yapıyor, kendimiz bu kadar para vermeyeceğimiz için gruba katılıp kişi başı 25 € verip gondola bindik. Gondol en fazla 6 kişi alıyor. Gondol bir müddet Büyük Kanal'da gittikten sonra çok dar olan ara kanallara giriyor, kanallar o kadar dar ki gondolcular birbirlerinin geçmesi için kenara çekilerek yol vermek zorunda kalıyorlar. Bu dar kanalların üstlerinde çok güzel küçük köprüler var. Gondollar ve hasır şapkaları, denizci gömlekleri veya çizgili tişörtleri ile gondolcular Venedik'in sembolleri. Gondolcuların hepsi erkekti, ancak bir tane beyaz kıyafet giymiş kadın gondolcu gördük. Bu kadar paraya değer mi, bence değer, bir daha gidersem binmem ama bir kez binip denemek iyidir.
Gelin ve damat da nikah törenine motorla gidiyorlar.
Çalışmak de neymiş, gel keyfim gel
Ponte dei Sospiri (Ahlar Köprüsü) Dükler Sarayı ile Hapishaneyi birbirine bağlayan bir geçit, adını hapishanenin işkence odalarına giden mahkumların kente son kez bakarak iç çekmelerinden almış. Meşhur Casonova 1755'te burada tutuklu kalmış sonra da kaçmayı başarmış. Ancak, onarım nedeniyle hem Dükler Sarayı tarafı hem de Hapishane tarafı paketlenmiş durumdaydı.
Venedik Karnavalı sırasında kullanılan fiyatları 20 € ile 500 € arasında değişen maskeler. El yapımı olanlar değerli. Her keseye göre maske mevcut.
15.05.2011 Pazar
Sabah erken yola çıktık. Hava kapalı, güneş yok, yağmurluk ve şemsiyelerimiz yanımızda. 10 dk. yürüyerek ve akşam karanlıkta gelerek yemek yediğimiz yerin de önünden geçerek küçük bir meydana geldik. Otobüs durağının yanındaki gazeteci tatil günü ve erken olmasına rağmen dükkanını açmış. Ondan otobüs biletlerimizi aldık ( 1,80 € gidiş dönüş) otobüs tam saatinde geldi, bizden başka zenci bir kadın yolcu daha vardı, sonraki duraklarda da kimse binmedi. Bu saatte, tatil günü herkes evlerinde dinleniyor olmalı. 20 dk. civarı otobüsle gittikten sonra San Dona Piave istasyonu önünde indik. Burada bir kaç yolcu vardı. Biletlerimizi aldık. (7 € gidiş dönüş) Otelden Venedik'e yaklaşık 45 km. yol var ve taksi ücreti de 80-90 € civarında tutuyormuş. Tren yeni, temiz ve iki katlı. Etrafı seyrederek Venedik Tren İstasyona geldik. İstasyondan çıkınca muhteşem bir Grand Canal (Büyük Kanal) manzarası ile karşılaşıyoruz. Bizim Haydarpaşa Garından çıkınca karşılaştığımız deniz manzarasına benziyor biraz. Niyetimiz buradan 4 km. uzunluğunda, eni 30-70 m arasında değişen Büyük Kanal boyunca gidecek 1 veya 2 numaralı vaporetto'ya binerek etrafı seyretmek fakat öyle şiddetli bir yağmur başlıyor ki dışarı çıkıp da bakınmak mümkün değil. Motorun içinde kalarak San Marco Meydanına geldik.
San Marco Meydanı yağmura teslim olmuş, bir de rüzgar ve soğuk var. Bütün turistlerin yaptığını yaparak meydanı çevreleyen arkadların altına sığındık. Bu meydanın su basmaları meşhur. Alanın tabanında sular kanallara gitsin diye mazgallar yapılmış fakat çok yağınca sular yükseliyormuş, turistler de her koşulda dolaşan yaratıklar olduğu için çareyi birer kişinin üstünde yürüyebileceği 1 m uzunluğunda ayaklı tabureler yapmışlar, onları meydanın etrafına çepeçevre yan yana sıralıyorlarmış. Bu cankurtaranlar meydanda istiflenmiş hazır bekliyorlardı.
Turistler arkadlardaki dünkü notlarda hikayelerini anlattığım cafelere sığınmışlar, oturacak yer yok, ben de onları fotoğrafladım. Bu arkadlar yazın sıcaktan, kışın da soğuktan koruyan koridorlar. Cafeler, hediyelik eşya dükkanları, kitapçılar ve diğer dükkanlar burada faaliyet gösteriyorlar. Arkadların meydana bakan yüzlerinde yukarıya toplanmış kalın perdeler var, yaz aylarında aşağıya indirilerek güneşten korunma sağlıyormuş.
Dün müzik yapan müzisyenler de arkad altına kaçmışlar.
Yağmur nasıl da yağıyor
Giudecca Adası
Dün güzel havada insan kalabalığı olan alan şimdi bomboş
Bu levha çan kulesinde asılı, Galileo'nun 1609 yılında bu kulede yeni yaptığı teleskobu denediğini yazıyor.
Yağmur biraz azalınca Venedik arka sokaklarını dolaştık, kaybolduk, tekrar Rialto Köprüsüne yürüdük, bu gün gondolların hiç biri çalışmıyor, iyi ki dün binmişiz dedik. Yakındaki Murano ve Burano adalarına gidemedik. Hem hava iyi değildi hem de Venedik sokaklarını, minik köprülerini dolaşmayı tercih ettik.
Yağmurun doldurduğu motorunu boşaltmaya çalışan bir Venedikli.
Akşama doğru hava iyicene soğumaya başladı biz de tren hareket saatinden biraz erken saatte istasyona geldik. İstasyon önündeki Büyük Kanalı geçen 4 köprüden biri olan Scalzi (yalınayak) köprüsü üzerinde durduk ve bu adalar, kanallar ve köprüler şehrine son kez bakarak Ferrovia Tren İstasyonundaki cafe'de oturup kahve içerek ( 2 kahve 5,20 €) ısınmaya çalıştık. Trenimiz ve San Dona İstasyonu önünden otobüsümüz saatinde kalkarak bizi otelimize sorunsuz ulaştırdı.
İstasyonun yanındaki Scalzi Kilisesi
Ferrovia Tren İstasyonu
Trenimiz
Yorgun Turist
Piave'de Otele Dönüş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder