14.06.2012 Perşembe (Mardin-Midyat)
Sabah erkenden 06.00'da kalkıp Nejat ile kahvaltı öncesi otel çevresini dolaştık. Murathan Mungan'ın kitaplarında anlattığı Mardin'i çok merak ediyordum, bakalım göreceğiz.
Herkes uyuyor, esnaf dükkanlarını henüz açmamış, tek tük atlarıyla tarlaya gidenler var. Burada sokaklar dar, çöp toplama gibi işler de atlarla yapılıyormuş. Mardin'in güzel taş işçiliği örneklerini bir kaç binada gördük, dönüşte esnaf da dükkanları açmaya başladı. Dikkatimizi çekti erken saatte tatlı satın alıyorlar, belki tarlada çalışırken yeniyor diye düşündük. Biz de otele dönüp kahvaltımızı yaptık. Yola çıkış gene erken.
Otelden henüz güneş doğmadan
Otelden sabah erkenden Mardin
Otelimiz
Baba oğul çalışmaya gidiyorlar
Kahvaltı sonrası grup toparlandı, ekibin saatlere uyumu çok iyi, tur
süresince ilk defa bavullarımızı toplamadık. Bu gece de burada
kalacağız. Mardin'i yarın dolaşacağız, Deyrulzafaran Süryani Manastırına gidiyoruz. Mardin' e 4 km. uzaklıkta olan bu manastır, 5. yüzyılda tepelik bir alana yapılmış. Süryaniler Anadolu'nun en eski halklarından. Manastır hakkındaki bilgileri manastır görevlisi anlatıyor ve kalabalık olmaması için turları içeriye gruplar halinde alıyorlar. Biz de bir müddet içerdeki grubun çıkmasını bekledik. Girişe güzel bir cafe ve hediyelik eşya dükkanı yapmışlar.
Manastırın alt kattaki ilk bölümü güneş tapınağı olarak yapılmış. Güneşin doğduğu doğu yönünden ışığın içeri gelmesi için bir delik bırakmışlar. Buranın tavanında çok büyük kaya blokları kilit taşı mantığı ile dizilmiş ve 2000 yılı aşkın bir zamandır doğal afetlere ve manastırın ağırlığına dayanmış.
Manastır görevlisi kriptada Süryani azizlerine ait lahitler hakkında bilgi veriyor.
Buradan Mardin'e 30 km. uzaklıkta olan Dara Antik Kentine gidiyoruz.. Bu yerleşim Roma İmparatoru Anastasios tarafından 505-509 yıllarında kurulmuş. Sarnıç, mezar yerleri, sur kalıntıları mevcut. Bir çok kalıntının da hala toprak altında olduğu belirtildi. Sarnıç yüksek sütunların taşıdığı merdivenle inilen bir yer. Elektrik düzeni arızalanmış, karanlıkta el fenerleri ile indik. Burada fotoğraf çekemedik. Hava çok sıcak, otobüsün kliması olmasa halimiz harap, Dara'da 43 derecede dolaştıktan sonra buharlaşmadan oradaki çardak altına sığındık ve keçi sütünden yapılmış soğuk naneli ayranlarımızı içtik.
Şoför bey aman dikkat
Şimdi bölgenin diğer önemli Süryani manastırı 397 yılında inşa edilen Mor Gabriel'e (Deyrul Umur) gidiyoruz. Midyat'a 35 km. uzaklıktaki Dünyanın en eski ve faal manastırlarından olan bu manastır Kilise tarafından ikinci Kudüs olarak ilan edilmiş. Dünyadaki Süryani cemaati için önemli bir dini merkez.
Otobüsten indikten sonra ağaçlıklı bir girişten manastırın bahçesine giriyoruz. Kapıda bize manastırı gezdirecek görevli bekliyor. Her yer tertemiz. Bahçedeki tuvaletler malzeme ve temizlik bakımından beş yıldızlı otel kıvamında.
Manastırı gezerken bizi dolaştıran görevli dışında tek bir insana rastlamadık. Sanki terk edilmiş gibiydi. Sadece çıkışa yakın bir yerde bizim gruba kapıdan bakan bir genç gördüm.
Kripta. Burada Azizleri sandalyede oturur vaziyette doğu yönüne bakarak gömüyorlarmış.
Kibrit Maket
Yol üzeri Suriye sınırına çok yaklaştık. Arazinin mayınlı olduğu söyleniyor. Her iki tarafta da gözetleme kuleleri var.
Öğle yemeği için Çağçağ vadisinde çay kenarında bir et kokantasında duruyoruz. Lezzetli kebaplar yeniyor, yola devam.
Gercüş üzerinden Hasankeyf'e gidiyoruz. Buranın taş yapısı Kapadokya'ya benziyor. Artuklulardan kalan köprü kalıntısının yanına yapılan köprüyü geçerek otobüsten park yerinde iniyoruz. Bir anda etrafımız çocuklarla sarılıyor. Hepsi de rehberlik yapmaya çalışıyor. Ama nasıl ısrarcılar, rehber "burada rehber benim" dese de, küçük ikramlarda bulunsa da fark etmiyor, orada bulunduğumuz süre içinde de hiç rahat bırakmıyorlar. Hasankeyf Dicle nehrini geçen köprüye sahip olmesi nedeniyle önemli ticari bir yerleşim olmuş. 10 bin yılı aşkın bir tarihi olan bu topraklardan Persler, Romalılar, Araplar, Artuklular, Eyyubiler ve Akkoyunlular geçmiş. Ilısu Barajı için buralar su altında kalacak. Tartışmalar sürüyor.
Hasankeyf'den ayrılıp Midyat'a gidiyoruz. Kalkerli taşları nedeniyle binalar bal renginde. Burada yaşayan Süryani vatandaşlar tarafından gümüş işçiliği yapılıyor. Çarşıda telkari gümüş takılar satan dükkanlar var. Turdaki hanımlar buradan bolca alış veriş yaptılar. Fiyatlar uygun. Ben de iki parça aldım, hatıra. Midyat'da her dilden konuşma duyduk. Burada vatandaşlarımız Arapça, Kürtçe, Süryanice, Türkçe konuşuyorlar. Kiliselerde, manastırlarda ve camilerde herkes dini inancına göre ibadetini yapıyor.
Pazar dönüşü
Hanımlar alış verişte, beyler sabırla bekliyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder