06.10.2012 Cumartesi
İki günlük müze maratonundan sonra bu gün yavaşlama kararı aldık, ne kadar uyarız bilmem. Sabah sanatçıların mekanı Montmartre bölgesine gitmek üzere gene erken yola çıktık. Bu bölge düzlük alana yayılan Paris'de tek tepe. Yağış yok. Bu Paris havası bir garip, bir açıyor bir yağmur yağıyor. Metro aktarması ile Larmarck Caulaincourt istasyonunda indik. Gitmeyi hedeflediğimiz Sacre Coeur'un üst mahallelerinden gelmeyi planladık. O sokakları da görmüş olduk ama siz bizim gibi yapmayın. 2 numaralı metro ile Anvers'de inip fenikülere binin kilisenin hemen önünde inersiniz. Merdivenlerden de çıkmak mümkün.
Sacre Coeur 1870'lerde yapımına başlanan 1914 yılında tamamlanan bir Roma-Bizans kilisesi. Tepelik bir alanda olması nedeniyle güzel bir Paris manzarasına da sahip. Biz yukarı bölgeden geldiğimiz için merdivenlerden aşağıya inmedik. Halbuki kilisenin en iyi görüldüğü yer kilisenin aşağısındaki bahçeler, siz bir zahmet oraya inip fotoğraf çekin. Aşağıdan geliniyorsa zaten oradan güzel görüntü alındığı görülüyordur. Çok yorulmuşuz ki oraya inmedim. Kilisenin böyle yarım resimlerini çekmişim.
Fenıculer çıkışı |
Bizim indiğimiz metro istasyonundan yukarıya tırmanırken gördüğümüz iki yer daha var. Au Lapin Agile 20. yy başında entellektüeller ve ressamların toplandığı bir rustik gece kulübüymüş.
Au Lapin Agile (Çevik Tavşan) |
Tavadan kaçan tavşan resmi evin duvarını süslüyor. |
Montmartre bağları Paris'teki son bağ burasıymış. |
Küçük tren ile Montmartre bölgesi geziliyor |
Montmartre Müzesi (kapalıydı gezemedik) |
Kağıttan makasla keserek portre yapanlar |
Paris'de cafelerde oturuş düzeni hep böyle, yan yana ve yüzler sokağa dönük oturuluyor. Etrafı izlemek için güzel bir yöntem.
Le Moulin de la Galette'te Dans (Renoir) (Resim internetten alıntıdır) |
Yokuştan inerken sol tarafta no.54'ün üçüncü katında Vincent van Gogh oturmuş, kapıda buna ilişkin bir tabela var.
Artık Abbesses'e geliyoruz, burası hareketli bir alan, hafta sonu olması nedeniyle Paris'liler alış veriş yapıp, güzel havada dolaşıyorlardı.
Balıkçı kadın |
Laternacı ve küçük çocuk |
Meşhur Moulin Rouge |
Abbesses Metro İstasyonu (Paris'ta az sayıda bulunan orijinal Art Nouveau istasyon) |
Fransız balkonlar |
St Trinite Kilisesi (onarımdaydı gezemedik, bahçesinde oturduk dinlendik) |
Opera ön yüz |
Opera arka yüz |
La Madeleine Kilisesine geldik. 1764 yılında yapımına başlanmış ama 1845 yılına kadar takdis edilmemiş. Kilisenin önü çiçek bahçesine dönmüş. İnsanları içeriye almıyorlar, tören kıyafetleri giymiş, neci olduklarını anlamadığımız yaşlı adamlar sıraya girmiş bekliyorlar. Turistler de ayrıca bekliyorlar. Neyse sıraya girip içeri bando mızıka ile girdikten sonra biz turistleri de aldılar içeri. Ama dışarda yağmurlu havada yağmurluklarımıza rağmen ıslandık ve üşüdük. Seromoni seromoni diyerek bizleri kilisenin arka sıralarına oturttular. Galiba savaş gazileri anma günü gibi bir şeydi. Konuşmalar yapılırken biz çıktık. Bu kilise de çok güzel.
Madeleine Kilisesi Concorde Maydanına çok yakın |
Comedie Française ile Palais Royal birbirlerine çok yakın. Eski kraliyet sarayı 18.yy da neşeli eğlencelerin merkeziymiş, şimdi avlusunda modern taş sütunlar var. Comedie Française ise Fransız Ulusal Tiyatrosu olarak 17 yy.'da Moliere gibi büyük oyun yazarlarının oyunlarının sergilendiği yer. Hastalık Hastası oyunu sergilenirken Moliere burada can vermiş. Halen de tiyatro olarak kullanılıyormuş.
Palais Royal ve bahçede sütunlar |
Jardin du Palas Royal (Kraliyet Sarayının bahçesi) |
Bu gün de çok yorulduk. Yağmur çok şiddetlendi. St Eustache Kilisesine girdik. Gotik planı ile Paris'in en güzel kiliselerinden birisi. İnşaatı 1532-1637 yılları arasında 105 sene sürmüş. Yazar Moliere burada gömülüymüş. Burada epeyi bir oturup hem dinlendik hem de yağmurun dinmesini bekledik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder